Adıyaman'da bir dönem yaklaşık yüz elli kalay ustası bulunurken şimdilerde mesleklerinin son temsilcisi olan dört kalaycı teknolojiye direniyor.

Mesleğin son temsilcilerinden Hüseyin Ulum (59) çırak yetişmediği için  mesleği gelecek nesillere aktaramadıklarını söyledi.

-"VEFAT EDERSEK BU ZANAATI YAPAN YOK"

Bakır ev eşyalarının kullanılmasının neredeyse son bulmasının mesleklerinin sonunu getirdiğini aktaran 6 çocuk babası Ulum, geçimleri zor sağladıklarını kaydetti.

Kullandıkları malzemenin çok pahalı olduğunu anlatan Ulum, şöyle konuştu:

" 1 kilo ilacı 200 lira bunun mazotu var, bunun malzemesi var. Biz burada maksat bir yere gitmeyelim, bu zanaatı öğrenmişiz bana deseler gel altın say sayamam, altıncı dükkanında oturamam, ben anca zanaatımı yapabilirim. Günümüz geçiyor burada karın doyuracak bir iş yok. Burada 4 kişi kaldık, vefat edersek bu zanaatı yapan yok. Benim çocuğum yapmıyor. Benim çocuğum ocağın önüne geçip bir tane yapamıyor. Severek yapsa öğrenir. Bir çırak tutuğunda yevmiye kaç para vereceksin diyor sabah kahvaltımı, öğlen yemeğimi akşam yemeğimi bana ne vereceksin diyor. Ben ne kazanıyorum ki; ne vereyim öğlen yemeğini verirsem sabahı da verirsem 50 lira verirsen gelirim diyor oda tutacak bir işi yok onlar öğrene kadar bizler gideriz.

Bizim bu zanaatımız artık burada 4 kişi kalmışız bizde gidersek bu zanaat biter. Burada 150 adamdık 150 tezgah vardı, 4 kişi kaldık. Hep gittiler başka yere Ankara'ya gittiler, İstanbul'a gittiler başka dükkan açtılar."

-"TEKNOLOJİ ZANAATIMIZI ÖLDÜRDÜ"

Ulum, yaklaşık 40 yıl önce her şeyin bakırdan olduğunu vurgulayarak, "Kaşığımıza kadar sarıydı sarı bakır, şimdi hepsi maden bakırla kromun arasında dağlar var ondan da bir çay için bundan da bir çay iç bak ne kadar güzel bakırınki ama kromunki içinde suyu da kaldı mı koku yapıyor. Teknoloji bizim zanaatımızı öldürdü."dedi.

Çocukken ailesinin maddi durumunun iyi olmaması nedeniyle okula gidemediğini ve bu nedenle okur yazarlığı olmadığını anlatan Ulum, okula gitmediği için kalaycılık mesleğine atıldığını dile getirdi.

-"ALLAH'A ŞÜKÜR OTURDUK ZANAATIMIZI ÖĞRENDİK"

Mesleği öğrendikten sonra kendi iş yerini açtığını ifade eden Hüseyin Ulum, şöyle devam etti:

"Dükkan açtık şimdi çıkarak yok hem ustayım hem çırağım 60 senedir severek yapıyorum zanaatımı sevmesen yapamazsın böyle yapamam ama ben seve seve yaptığım için sabah kalkıyorum ben burayı düşüyorum ben dükkanıma ne zaman gidebilirim. 6'da mı açarım, 5'demi açarım, 7'de mi gelirim benim üstüme güneş doğmaz. 5.30'da daima ayaktayım ben gelir dükkanımı açarım burada oturur rızkımı beklerim. Akşam da 5.30, 6'da çeker evime giderim. Allah ne verdiyse bin bereket versin. Ben gidim 10, 11'e kadar dükkanımı açmayım Allah bana nasıl rızkı verir? vermez. Sabah erken dükkanını açacaksın darabanı kaldıracaksın Allah senin rızkını gönderir.

Az, çok rızkına razı olacaksın. 8 yaşından bu zanaata başladım.Yalın ayak geldim çorapsız, ayakkabısız buralar hep taş vardı. Parmağımız taşa değerdi eve giderdik parmağına ne oldu? derlerdi. Çünkü ayakkabı yok bir şey yoktu. Tıkır yok yalın ayak gelirsen tabi ki; vuracaksın taşa öyle şimdiki gibi asfalt değildi. Hep kocaman kocaman taşlar vardı, parmaklarımız taşa değerdi sabahlara kadar sızlardı. O halde gelirdik kapları silerdik. Bunların içine girerdik. Bize küfür ederlerdi, hakaret ederlerdi yine gitmezdik neden gitmezdik? bir saygı vardı. Allah'a şükür oturduk zanaatımızı öğrendik. Dükkanımızda var, evimizde var, çocuklarımızda var, torunlarımız var hep bu zanaattan Allah bin bereket versin dükkan evi kazanır bu ellerime bakın 50 senedir bu ellerim çalışıyor. Hep yanık neden? namusumla çalışmışım, helal çalışmışım."

-"MESLEĞİN HER TARAFI ZOR"

Mesleklerinin zor bir meslek olduğunu vurgulayan Ulum, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bir parça kap geldiği zaman bunu 7 sefer eline alıyorsun. O zaman ilaç yoktu bir şey yoktu. Şimdi ilaç var ilacı sürtüyoruz hemen temizliyoruz. O zaman öyle değildi ayaklarımızla giriyorduk kumun içerisine ayaklarımız hep parça parça oluyordu. Hala benim topuğum delik. 40 sene köylere gittim o zaman temizlik falan yoktu bitin pirenin içerisinde yatmıştık temizlik yoktu, bir şey yoktu. Gidiyorduk 40 gün, 50 gün oralarda çalışırdık getirirdik kışın burada dükkanımıza sermaye koyardık, yerdik. Şimdi cefayı çekmeyen aşık sefanın kadrini bilmez. Cefayı çekeceksin ki; sefayı süren bizim babamızdan, anamızdan bize bir şeyde kalmadı. Ne varsa bizim kolumuzun emeği ne yapmışsam kolumun emeğiyle yaptım helal yaptım."

Editör: TE Bilisim