ÂVÂZEYİ BU ÂLEME DÂVÛD GİBİ SAL
BÂKİ KALAN BU KUBBEDE BİR HOŞ SADÂ İMİŞ
Değerli dostum, “Baba Ajans” Erdal Çelik, beş yıl önce, 15 Aralık 2015’te 50 yaşındayken hayatını kaybetmişti. Koranavirüs salgını dolayısıyla konulan kurallar ve bireysel irademizle belirlediğimiz sınırlar nedeniyle maalesef bu yıl kendisini ebedi istinatgâhında ziyaret edemeyeceğim.
Kızı Melis ile sürekli görüşüyorum, kendisini anıyoruz. Ortak dostlarla görüşmelerimiz sırasında da mutlaka paylaştığımız yaşanmışlıklar oluyor (Ama varmış gibi yine ağzımıza geleni sayıyoruz). Sevgili Erdal’ın üç kızı var, her zaman onların mürüvvetini görmeyi, torun sevmeyi arzu ederdi. Vefatı sonrasında Melis ve Başak evlendi, birer evlatları oldu. Erdal’ın, canının canı olan bebeleri kucağına almasını çok isterdim.
Yine fotoğraflara baktım; hep çocuksu bir bakış var. Telefonla konuşurken, belki de konudan olsa gerek ne kadar ciddi duruyorsam, Erdal, adeta çocukça gülerek görüntü vermiş. Gerçi hiç büyümemişti ki. Bundan sonra zaten hep 50 yaşında olacak.
Capital’in düzenlediği Uludağ Ekonomi Zirvesi’ne her yıl katılır, iş dünyası temsilcileri ile tanışır, kaynaşırdı. Bu sayededir ki, değişik illerin ek çalışmalarında başarılı olurdu. Sonraki yıllarda en azından benim açımdan Uludağ Ekonomi Zirvesi programları hep eksik kalmıştı. Hepsi yalan oldu, tek gerçek Erdal artık anılarımızda yaşıyor.
Erdal’ın ardından beş yıl önce kaleme dökülen duygularımı kelimesine dokunmadan yeniden paylaşıyorum.
BİR DOSTUN ARDINDAN
Bugün işe başlamamın yıldönümü. Sabah kalktığımda, 15 Aralık 1978’de başlayan çalışma hayatımı bugüne kadar irdeleyen düşüncelerimi paylaşacaktım. Gün içerisinde geride kalan 37 yılın birkaç kez niyetlendiğim yazımı, telefon görüşmeleri ve dostların ziyaretleri dolayısıyla yazamadım. Yoğun geçen günün ardından evde yazmayı düşünerek işyerinden çıkıp araca giderken, Mustafa Mutlu aradı. Erdal’ın, Akhisar’da kalp rahatsızlığı geçirerek hastaneye yattığını söyledi ve bilgi almak, hastanede ilgi gösterilmesini sağlamak için yapılabilecek bir girişim olup olamayacağını sordu.
Telefonu kapattım, adeta dondum. Saat 17.23’te Erdal’ı aramış, telefonu defalarca çalmasına rağmen açan olmamıştı. Şaşırdım. Erdal’ın telefonumu açmaması mümkün olamazdı, en kötü ihtimalle “birazdan ararım” derdi. Aydın Ortaklar’da yediği çöp şişleri sosyal medyada paylaşmıştı, telefonu açsaydı “çatlayıp öleceksin” diye takılacaktım.
Mustafa’nın telefonda söyledikleri karşısında ne yapacağımı bilemez bir durumda üç yeri aradım, gelen yanıtlar “makinaya bağlanmış, durumu ciddiymiş” gibi sözlerdi. Sanki alıştırma dönemi gibi bir hisse kapıldım ama telaffuz etmek istemediğimden sustum. Sonrası malum.
Erdal ile aynı dönem mesleğe başladık. Yerel Zafer ve Yeni Gazete gazeteleri ile Anadolu Ajansı yıllarımda çok da yakın bir dostluğumuz olmadı. Yollarımız kesişmezdi. SANKO Holding’te göreve başladığımda Erdal ile adeta yeni tanıştık. Erdal ve Ali Atalar ile aynı dönemde görev yaptığımızdan dolayı, farklı, seviyeli ve güzel bir dostluk ortamı oluşturduk.
Erdal’ın dikkatimi çeken özelliği, kimsenin arkasından konuşmaması olmuştur. Daha önce içerisinde yer aldığı veya tarafı olduğu konular açıldığında, “Baba, yaşandı bitti” der, konuyu kapatırdı. Hafta sonu Adana’dan Gaziantep’e hareket etmeden, “Baba, birazdan yola çıkıyorum, bir isteğin var mı?” diye sorardı. Teşekkür ederdim. Bana bir dahaki gelişinde, sıcak tahin getireceğini söyledi. Nasip olmadı. Getirdin sayıyorum Erdal, sağ olasın. “Adana’ya gel, iki üç gün kal, misafirim ol” derdi. Olmadı.
Erdal’ın da benim gibi üç kızı vardı. Çocuklarının iyi eğitim almaları, onları daha iyi yerlerde yaşatmayı hedeflerdi. Çocuklarından bahsederken gözlerinin içi ışıldardı ve “Sana çekmişim” derdi. Her aradığında mutlaka “Dedoş ne yapıyor” diye torunum Demir’i sorardı. Kendisinin de benim gibi torun sevgisi tadacağı günleri düşlerdi.
Çocuklarıyla birlikte olmak Erdal’ın mutluluk kaynağıydı. Yazsam yüzlerce anı var. Doldum, şiştim. Sonuçta 30 yıl önce tanıştığım, 12 yılı aşkın bir süredir de çok şeyimi paylaştığım bir dostumu, arkadaşımı kaybettim. Saat 17.23’te aradığımda telefonumu açmayınca garipsemekte haklıymışım. Nereden bilebilirdim ki, o sırada canının derdine düşmüş, Akhisar’da hastaneye gidiyormuş. Nereden bilebilirdim ki?
Erdal, 31 Ekim’de sosyal medyada şu paylaşımı yapmıştı:
“Yaşlanmak güzeldir. Saçlara, sakallara düştü mü aklar olgunlaşır insan. Hangi yaşta olursanız olun. Ama sağlıklı olun.
İŞTE O ZAMAN YAŞAMAK GÜZEL OLUR.
"Gözlerde yaş olmak yerine, yanaklarda gülücük olun"
Lütfen "İYİ İNSAN" olun.
Mekanın cennet olsun sevgili Erdal, Allah rahmetini esirgemesin. Eşine ve kuzucuklarına Allah sabırlar versin.