“Zaman, amansızdır!” der Doğu’nun Büyük Velisi Ahmet-i Hani Hazretleri… Aman vermez zaman! Keser, biçer, eksiltir, eskitir… Bir nehir misali akıp geçer. Giden de geri gelmez. Daha doğarken “fani-ölümlü” damgasıyla gelmişiz hayat denilen şu dünya gurbetine. Ölümlü olduğumuzu kabul edip doğmuşuz. Doğum, ölümün habercisi… Her doğan fanidir…
Ölümlü olduğunu bilip ölümsüz olmayı dileyen tek varlık insandır. Hazanda dökülen yaprak misali dökülür her gün dünyada nice can. Ama yine de ebediliği isteriz. Gün gün kısalırken ömrümüz, gün gün artar emellerimiz. Ne tuhaftır ki her günün doğumunu beklerken umutla, bilir de bilmezden geliriz her günün ölüme bir adım daha yaklaştırdığını. Ayrılır sevdiklerimiz, ayrılır dostlarımız, tanıdıklarımız bir bir. Ama yine biz ayrılamayız uzun ömürlü olma, ebedi yaşama arzusundan. Fani dedikleri dünyada ebedilik isteriz. Kendisi fani olandan ne arar ebedilik!.. Ebedilik ölümdedir. Ölümsüzlük ölümdedir. Ölmeden doğamayız. Ölmeden öldüremeyiz ölümü.. Ölüm büyük nimettir. Ölüm kıymetli hazinedir. Ölüm güzeldir…
Ey fani dünyanın cilvesine aldanıp peşinden koşan yiğit. Bilmelisin ki dünyanın işvesi yalandır. Bilesin ki en büyük sınav ölümdedir. Fani olana yapacağın tüm yatırımlar yarıda kalacaktır. Yâr olmayacak ama ahirette bâr olacaktır. Ölüme hazırlan. Ölümünü güzelleştir. Güzel yaşa, güzel ölmeyi arzula… Ölümünün rengi diriliğin rengidir. Unutma!
Unutma! Unutulacağın dünyada sermayen ancak “iyilikleri çoğaltman, kötülükleri azaltmandır.”
Unutma! Unutulacaksın. Unutulmayacak güzellikler, dostluklar, haseneler biriktir.
Unutma! Unutulamamak için mirasın sadaka-i cariyeler olsun.
Unutma! Unutmazsan Rabbi’ni unutturmaz kendini Rabb’in seni.
Unutma! Bezm-i Alemde söz verdin Rabb’ine. “Ben senin kulunum, sen de benim Rabbimsin”