Başkan Karakuş açıklamasında; “Bu sorunların yanı sıra biz kadın kamu çalışanlarının daha yoğun maruz kaldığı bazı sorunlara bir kez daha dikkat çekmek ve gereğinin yapılması için bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bilindiği gibi kamuda mobbinge en fazla kadın çalışanlarımız maruz kalmaktadır. Amirlerinden, çalışma arkadaşlarından görülen mobbing nedeniyle ne yazık ki intiharlar yaşanmıştır. Mobbing kamunun kanayan bir yarası iken çözüm için adım atılmaması nedeniyle kangrene dönüşmüştür. Türk sağlık-Sen tarafından yapılan bir ankette kadın sağlık çalışanlarının yüzde 81’nini mobbinge maruz kaldıklarını ifade etmeleri meselenin ulaştığı vahameti anlatmaya yeterlidir. Bu nedenle mobbing konusu kamu yönetimi tarafından acil olarak ele alınmalı, sosyal taraflarla görüşülerek bu konuda ağır yasal düzenlemeler hayata geçmeli, mobbing var mı yok mu tartışmaları yerine, mobbing yapanların aldıkları cezalar kamuoyunu meşgul etmelidir. Özellikle idarecilere mobbingin bir yönetim şekli değil, ceza alacakları bir suç olduğu gösterilmelidir.” Dedi.
Kadın çalışanların iradelerinin ve çalışma şartlarının yanı sıra, yöneticileri, hatta yakın çevrelerini kullanarak iradelerine ipotek koyma gayreti ile sendikal baskı yapılması asla kabul edilemez olduğunun altını çizen başkan Karakuş; “Hiç kimse kadınların iradesini yok sayma girişiminde bulunamaz. Suç olan sendikal baskı ile ilgili kadın çalışanlarımız için bizler gereğini yapmaya her zaman hazırız. Bu konuda hiçbir kadın kamu çalışanın mağdur olmasına izin vermeyiz. Bu konuda bir diğer meselede ehliyet ve liyakatin hiçe sayılması, kadın kamu çalışanlarına idareci olarak görev verilmekten ısrarla kaçınılmasıdır. Türkiye’de ne yazık ki kadının kamuda yönetici olarak yer alması, istenilen seviyenin kamuda çalışan kadın sayısına göre oranladığımızda olması gerekenin çok çok altındadır. Ehliyet ve liyakat yerine başka kıstasların esas alınarak kamuda özellikle alt ve orta düzey yöneticilik atamalarının yapılması bu durumun önemli sebeplerinden biridir.. Biz buradan bir kez daha açıkça söylüyoruz, kamuda birilerine değil, devlete ve millete sadakat aranmalı, herkes kendi hakkıyla bir yerlere gelebilmelidir. Bunun da yolu objektif, mülakatsız sınavlardan geçmektedir. Biz inanıyoruz ki objektif sınavlar olsa, kamuda kadın çalışanları bileğinin hakkıyla daha iyi yönetici pozisyonlarında daha fazla görev alırlar ve devlete katkı sunarlar. Sözlerimi kamuda görev yapan annelerin çok önemli bir talebi ile sonlandırmak istiyorum. Bu talep kreştir. Ne yazık ki kreş yetersizliği çalışan anneler için çok ciddi bir sorundur. Çorumda bir hemşire arkadaşımızın komşusuna bırakmak zorunda kaldığı iki evladını yangında kaybetti. Böyle acıların bir daha yaşanmaması ve annelerin çocuklarından emin bir şekilde çalışabilmesi için kamu bu meseleyi çözmek zorundadır. Gerekirse birkaç kamu kuruluşu bu konuda ortak çalışmalar planlayarak illerde bu sorunu çözebilmelidir.” Şeklinde konuştu.