Siyaset, özü itibarıyla millete hizmet yarışı olduğunu ifade eden başkan Doğan yaptığı açıklamasında; “ Bu bağlamda siyaset uzlaşmadır, anlaşmadır, kucaklaşmadır. Ancak yaklaşık 20 yıldır siyaset de incelik, kibarlık, duyarlılık dışlanmış, ben merkezci kibirli bir dil ile bu memleketin sahibi biziz edası ile tevazudan kopulmuştur. Gittikçe artan dozda kırıcı, bölücü, ötekileştirici, ayrımcı ve kutuplaştırıcı dil siyasete hakim olmuştur. Siyaset; bozuk dil, kinci söylem, intikamcı tutumlarla katlanılamaz hale gelmiştir. Bu durum kendini bilmez bazı insanlar tarafından sosyal medyada korkusuzca öldürürüz tehditlerine kadar varmıştır. Ne yazık ki bazı siyasetçilerimiz ve onların kadrolu ekran sesleri siyaset yoluyla hizmet etmeyi amaçlar gibi değil, savaşa girer gibi davranıyorlar! Konuşmuyorlar, sadece bağırıyorlar ve bağırarak karşı düşünceleri bastırmaya çalışıyorlar. Ekonomiden eğitime, kültürden dış politikaya kadar tüm alanlarda istendikleri sonuçları yaratamayan siyasetlerini, politikalarını eleştirip yapıcı öneriler getirenleri hain, dış mihrakların işbirlikçisi, terörist ilan ederek hain yaratma kültürü üzerinden muhalefeti susturmaya ve değersizleştirmeye çalışıyorlar. Karşı taraf olarak nitelelediklerini bir araya toplayıp şeytanlaştırıyorlar, hedef gösteriyorlar, ölümle tehdit ediyorlar. Ne yazık ki; illet, zillet, aşağılık, alçak, şerefsiz, namert, hayasız, zürriyetsiz, bahtsız gibi sözler her gün siyasetçiler tarafından defalarca tekrarlanan sözcükler haline geldi. Bu dil, hoş değil; bu söylem eleştiri sınırını zorluyor; ayrışmayı, çatışmayı ateşliyor. “Çatışmacı kültür”; liderleri de bizleri de sağduyudan, müzakere ve uzlaşma metotlarından uzaklaştırıyor. Tabanı “hasım” ediyor, komşuyu komşusuna, akrabayı akrabasına küstürüyor, kardeşi kardeşle, ana babayı evlatla karşı karşıya getiriyor.

"Toplumsal enerjimizi kavgalarda israf ediyoruz!"

Diline egemen olamayan siyaset, toplumsal yıkıma, Allah korusun kardeş kavgasına yol açabileceğine dikkat çeken Başkan Doğan; “Bozulan üslubu düzeltmek, siyasetin ciddiyetini korumak her şeye karşın son yıllarda hükümet edenlerin işlevidir. Oysa bizde siyaset dilini ülkeyi yönetenler bozmaktadır. Yunus Emre “söz ola kese başı söz ola bitire savaşı Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz”, Yusuf Has Hacib ise “Sözün faydası büyüktür, söz yerinde kullanılırsa kulu yükseltir, söz doğru söylenirse faydası çoktur; eğri söz daima çirkindir” diyerek dilin önemini vurgulamışlardır. İktidar sahiplerine ve onların ekran seslerine sesleniyoruz: Muhalefeti hain ilan edip sorunların üzerine örtmek yerine, elbirliğiyle işsizliğe nasıl çözüm üretiriz arayışında olmalısınız. Eleştiri sahiplerini hedef göstermek yerine, çözüm önerilerinizi getirin, tartışıp değerlendirelim demelisiniz. Asılsız iftiralarla değersizleştirmeye çalıştığınız vatanseverleri bir araya toplayıp milli geliri arttırmaya, gelişmiş ilk 10 ekonomi arasına girmeye odaklanmalısınız. Temsilcilerine illet, zillet, alçak diyerek halkın %50’sine hakaret etmek yerine gelin birlikte eğitime çözüm üretelim demelisiniz. Türk Devletini refah ve mutluluk cenneti haline getirmek için ortak akılla Ülkeyi yönetmeyi hedeflemeli, bunun için Türk Milletini temsil eden tüm siyasi parti liderlerini ortak bir masa da toplamalısınız. İYİ Parti kurulduğu günden itibaren sevgi ve saygı diliyle siyaset yapmayı kendine ana ilke edinmiş, parti tüzüğünde ve eğitim çalışmalarında bu hususu özellikle vurgulamıştır. Siyasetin dilini değiştirmek, tüm siyasetçilerin öncelikli görev ve sorumluluğu haline gelmiştir. Milletimizin hepimizden beklediği öncelikle budur. Kardeşliğin barışın başkenti dediğimiz Adıyaman’da bile bu dil yaralar açmaya başlamış olmalı ki devletin valisi başkanlığında toplanan salgın hastalıkla mücadeleye ilişkin toplantılarda parlementoda grubu bulunan partilerin temsilcileri hatta milletvekili çağrılmıyor. Sizleri siyaset dilinizi düzeltmeye ve bu devletin hep beraber sahipleri olduğumuzu hatırlamaya davet ediyoruz” dedi

Editör: TE Bilisim