Osman amcalara ziyaret gidince duvarda asılı takvime gözüm takıldı.
Kopardım bugünkü yaprağını ve cebime koydum.
Anneme gelince de çıkarıp, tıpkı eskiden yaptığım gibi dikkatlice okudum, okurken de sanki zaman makinesi içine girmiş gibi çocukluk dönemime gittim.
En sevdiğim şeydi takvim yapraklarını atlamadan okumak. Geçmişte, o tarihte neler yaşandığını , o gün doğan çocuklara isim önerilerini, günün menüsünde neler olduğunu merak ederdim.
Hatta bazı isimlerin anlamını öğrenmek için sözlüğe bakardım.
Evimizde bir çok kitap ve ansiklopedi vardı. Meydan larousse 'su hatırlar mısınız? İşte onun sayfalarını çevirirken, çıkan ses beni çok mutlu ederdi.
Sayfa çevirmekten parmaklarım acısa da terapi almış gibi huzurlu olurdum. İlgimi çeken yazıların altını çizerdim özenle.
Hoşuma giden şeyleri not defterime yazar, kenarlarına yıldızlar çizer, içini renkli kalemlerimle boyardım..
Bir de en çok hafta sonu kahvaltıdan önce alınan gazetelerin, kahvaltıdan sonra okunmaya saklanması evimizin bir ritüeli haline gelmişti ; misafirimizin olmadığı zamanlarda. Genellikle misafirlerimiz de eksik olmazdı evimizde.
Benim ise en çok sevdiğim şey bulmaca sayfalarını alıp çözmekti. Ne keyifli, ne güzel günlerdi...
Demek ki bir takvim yaprağı insanı alıp çocukluğuna götürüp bu duyguları hissettirebiliyor insana ..