Ahiret kelime olarak Arapçada; son, diğer, sonra gelen demektir.
Ahiret, dünya hayatını takip eden, ona benzeyen yönler olduğu kadar, benzemeyen yönlerin de olduğu daha değişik ve ölümsüz bir hayattan, ebediyet alemine ait çeşitli evreler ve hallerden ibarettir.
Ahiret inancı, Allah’ın varlığını kabul eden hemen hemen bütün din ve düşünce sistemlerinde (tabii bu arada Hristiyanlık ve Yahudilikte de) mevcuttur. Kur’an’da Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer peygamberlerin kendi ümmetlerine ahiret akidesini telkin ettikleri ifade edilir.
Ahiret Kur’an da 110 yerde geçer. Kur’an’da son gün anlamında "yevmü’l-âhir" şeklinde, dünya ile karşılaştırmalı olarak veya yalın halde geçer. Yalın halde "el-âhire" şeklinde kullanıldığı yerlerde "ed-dâru’l-âhire" tamlaması, yani “âhiret yurdu”, “diğer ülke” anlamında; olduğu veya ahiret hayatı demek olduğu kabul edilir. Bu kullanılış şekillerinden de anlaşılacağı gibi ahiret kavramı ile dünya kavramı arasında sıkı bir münasebet vardır.
Kur’an'da yüzden fazla terim ve deyim kullanılarak ahiret akidesi işlenir. Ahiretle ilgili ayetler hem Mekki, hem de Medeni surelerde sık sık tekrarlanmaktadır. Bu tekrarın, konunun önemini vurgulamak, sorumluluk duygusunu pekiştirmek, dünya ile ahiret arasındaki psikolojik mesafeyi kısaltarak müminin ruhunu yüceltmek ve hayatını ebedileştirmek gibi hedeflere yönelik olduğunu söylemek mümkündür. Bir çok surede kâinatın, özellikle insanın yaratılışından ve hayatın akışından bahseden ayetlerle ahiret hayatını tasvir eden ayetler yan yana yer almıştır. Kur’an’ın tasvirine göre dünya hayatı bir “oyun ve eğlence” bir “süs ve övünüş”tür; “mal, evlat ve nüfuz yarışı”dır. Netice itibariyle o geçici bir faydalanış ve aldanış vesilesidir. Asıl hayat, ahiret hayatıdır. Gerçek anlamda huzur ve sükûn sadece ebedi alemdedir
Her ne kadar ölüm, geride kalanlar için acı ve hasret dolu bir olay ise de, imanlı gönüller için fânîlikten ebediliğe geçişi sağlayan bir vasıtadır. O yüzden birçok âyette ölüm ve ahiret hayatı “buluşmak, sevdiğine kavuşmak” anlamındaki “lika (likaullah, likau’l-âhire) kelimesiyle ifade edilmiştir.