Kuran’ın dışında başka kaynakları da dinin kaynağı ilan edenlere, Kuran’ı tek başına yetersiz görenlere, Kuran’la beraber uydurmalarla dolu hadis kitaplarından dini anlamaya çalışanların kabulüne göre İslam’ın en mutlu dönemi önce Peygamberimiz’in zamanı, sonra ise dört halife dönemidir. Fakat ne yazık ki bu halifelerin üstünlüğünü kabul edenlerin uygulamaları, dört halife ile çelişmiştir. Daha evvel 4. bölümde Peygamberimiz’in hadisleri yazdırmadığını gördük. Dört halife de, bırakın hadis yazdırmayı, kişilerin hadis nakletmelerini engellemeye çalışmışlar ve Kuran dışında başka dini kaynak oluşmamasının mücadelesini vermişlerdir. Üstelik bu mücadeleyi Peygamber’in vefatından sonraki ilk yıllarda vermişlerdir, yani uydurmaların çok daha az olduğu bir dönemde. Oysa isteselerdi, Peygamber’in en azından birkaç bin hadisini toplayıp bir kitap yapabilirlerdi. Hem de Peygamber’i gören ve ona çok yakın olan dört halife, eminiz ki çok az yanlışla böyle bir hadis kitabını oluşturabilirlerdi. Bu bölümde izah etmek istediğimiz; doğru hadislerden oluşsa bile, Kuran dışında başka dini kaynak oluşturmaya karşı olmanın en güzel örneğinin, Peygamberimiz’den sonra dört halife döneminde görüldüğüdür. Onlar, doğru olan hadisleri bile toplamadılar, insanların Kuran dışına çıkmasını önlemeye çalıştılar. Oysa ünlü hadisçi Darekutni’nin ifadesine göre “Yalan hadisler arasında sağlam hadis, siyah öküzün derisindeki tek tük beyaz kıl kadardır.” Gün gelmiş yalan hadislerin sayısı doğru olan hadisleri geçmiş ve bugünün en ünlü hadis kitapları siyasi, maddi, manevi menfaatlerin baş gösterdiği devirlerde yazılmıştır. Oysa dört halife, kendi gözetimleri de mümkünken, bırakın tek bir hadis yazmayı, kimseye de yazdırmamış, hadis naklini de kötü görmüşlerdir. Üstelik doğruların yalanlardan fazla olduğu, kendilerinin ise hakem olabileceği bir ortamda. Şimdi birileri kalkıyor dört halife aşağı, dört halife yukarı, onları öve öve bitiremiyor ama Kuran’ı dinin tek kaynağı kılmak hususunda onların bu tavırlarını uygulamaya gelince, sanki bahsettiklerimiz olmamış, sanki itibar ettikleri kaynakları bile bu dediklerimizi aktarmıyormuş gibi tarihin bu olaylarını görmezlikten geliyorlar. Gelin Hz. Ebu Bekir’den başlayarak sırasıyla dört halifenin, hadis toplamaya ve nakline karşı tavrını hadis merkezli bir İslam anlayışının benimseyenlerin de kabul ettikleri kaynaklardan alıntılar yaparak görelim:
Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”
Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt
Görüldüğü gibi ilk halife Hz. Ebu Bekir, Kuran dışında başka bir kaynak ortaya çıkmamasının reçetesini şöyle yazmıştır: “Hiçbir hadis nakletmeyin.” Dikkat edin “Şu kadar şahit olursa, şu şu haller de olursa, doğru hadisi toplayın, yalanı şöyle atın, geriye doğrusu kalsın…” gibi tarifler yapmamış, kestirme şekilde hadis nakledilmemesini istemiştir. Hz. Ebu Bekir döneminde yaşayanların çoğunun Peygamberimiz’i görenler olduğunu ve Peygamberimiz’in birçok sözünün en taze dönemi olduğunu düşünürsek, Hz. Ebu Bekir’in bu konudaki tavrı daha da anlamlı olur.