Onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler ve felâha ulaşmış olanlar (kurtuluşa ermişler) ancak onlardır." ..(Bakara/5)
Arapça'da "yarmak, tarlayı sürmek" manasına gelen "f-l-h" kökünden türeyen felâh, zafer, necat, halas ve fevz kelimeleriyle eş anlamlı kabul edilir.
Sözlükte "yarmak, arzu edilen şeyleri elde etme, istenmeyen şeylerden kurtulma, gayeye ulaşmak, hayır, nimet, refah ve saadet içinde bulunma" gibi manalar taşır.
Felâh kelimesinin yarmak anlamından dolayı, çiftçiye fellah; alt dudağı yarık olan kimseye de eflah adı verilmiştir. Felâh, bir terim olarak; kişinin dinî ve ahlakî yükümlülüklerini yerine getirmesinin sonucunda dünyada elde edeceği başarı ve mutlulukla, âhirette ulaşacağı ebedî kurtuluş ve saadeti ifade eder.
İnsanın böyle bir sonuca ulaşabilmesinin, karşısına çıkan bütün engelleri aşması şartına bağlı olduğu dikkate alınırsa, felâhın sözlük anlamı ile terim anlamı arasındaki bağlantı anlaşılır. Felâh; önündeki engeli yarıp, kendini kurtarmak ve istediğine ermek, yani zafer bulmaya denir. Para, kadın, makam, şöhret gibi engelleri aşanlar, dünyada devlete; âhirette cennete ulaşırlar.
Ezanda geçen "hayye ale'l-felâh" (Haydi kurtuluşa) ifadesindeki felah, kurtuluşa yönelmek anlamındadır. Aynı kökten gelen iflah, bir şeyi elde etmek, arzu edilen şeye ulaşmak, çalışmada başarılı olmak gibi anlamlar ifade eder.
felâh, dünyevî ve uhrevî olmak üzere ikiye ayrılır. birincisini dünya hayatını güzelleştiren uzun ömür, zenginlik, şeref ve bunların kazandırdığı mutluluk olarak yorumlayabiliriz, uhrevî saadeti de şu dört şeyle özetliyelim: Ölümsüz bir ömür, hiçbir ihtiyaç unsuru taşımayan zenginlik, zillet şaibesinden arınmış bir şeref ve cehil karanlıkla-rından kurtulmuş bir ilim.
Orucun gün boyu rahat birşekilde tutulmasını sağladığı için sahur yemeğine; ayrıca ezan ve kamette geçtiği üzere hayrın bekasına ve ebedî kurtuluşa vesile olması dolayısıyla cemaatle kılınan namaza da felah denmiştir..
Firavun, komutanlarına ve ilim adamlarına; "bütün tuzaklarınızı, planlarınızı toplayın, sonra saf saf gelin. Bugün yüce olan, felâha (kurtuluşa) erecektir" (/Tâhâ/64), diyerek o da Musa (a.s.) engelini aşmak ister, ama aşamaz ve denizin derinliklerinde boğulur.
Felâh ve türevleri, Kur'an'da 40 yerde geçer. Felâhın zıddı olan hüsran ve türevleri ise 65 yerde tekrar edilir. Felâhtan türetilen ve "felâha ulaşan, ebedî saadete eren" anlamına gelen "müflih" kelimesi, Kur'an da çoğul şekliyle "müflihûn" bir övgü ifadesi olarak sadece mü'minler hakkında kullanılmaktadır.
Kur'an terminolojisinde genellikle, âhiret hayatında cehennemden kurtulup cennete girmeyi ve Allah'ın rızasını elde etmeyi ifade eder felah (Mü'minûn/1...Mücadele/ 22)
Bakara suresi 2-5. âyetlerinde, dünya hayatını gayba iman edip namaz kılmak, kendilerine ihsan edilen nimetlerden başkalarını da faydalandırmak, peygamberlere gönderilen kitaplara ve âhiret gününe kesinlikle inanmak suretiyle geçirenlere vaad edilmektedir. Kur'an , Allah'a iftira edenlerin, kâfirlerin, zalimlerin, mücrimlerin, sihirbazların felaha kavuşmayacaklarını beyan eder
(En'âm/ 21-131... Yûnus/ 69-77...
Yusuf/ 23...Tâhâ/69...Mü'minun, /117...Kasas/37-82... Nahl/116)Buna karşılık Kur'an mü'minlerin, namazlarını huşû ile kılanların, sabırlı olanların, takva sahibi kimselerin, cimrilikten sakınanların, nefislerini tezkiye edenlerin, Allah'ı samimiyetle ananların felaha (kurtuluşa) ereceklerini de açıklar (bkz. Mü'minûn/1...A'lâ/14...Şems/9.. Bakara/189.. Mâide/100.. Hacc/ 77... Cum'a/ 10...Haşir/9..Teğâbün /16)