Bagamoyo. Afrika ülkelerinden Tanzanya’daki bir bölge ismi. Tanzanya’nın doğusunda yer alan, Hint Okyanusu kıyılarında kurulmuş bir şehir. Bu yazı coğrafi bir bölgenin tanımlanmasını elbette ele almayacak. Burada “bagamoyo” kelimesinin anlamından hareketle gönlümüze düşen satırları kalplerinize arz etmek isteriz.

Bagamoyo, “gönlüm sende kaldı” demek. Gönül insanın en mahrem, en mübarek yeri. Sırlı. Kilidinin kimde olduğu meçhul. Nereye konacağı, kimde kalacağı, kimi içine alacağı ancak sahibine malum…

Corona günlerini yaşadığımız bu zor günlerde eski Ramazanlara, iftarlara, teravihlere, birlikteliklere bagamoyo diyoruz. Gönlümüz eskilerde kaldı. “Layık olmadığınız nimet alınır.” ikazını unuttuk. Kıymetini bilmediğimiz özgürlük, acele kılıp çıkmak istediğimiz teravihler, israf sofralarına dönüştürdüğümüz, fakirlerden çok zenginlere yedirdiğimiz iftar sofraları, hutbede dahi sosyal medyaya daldığımız Cumalar, turizm ve gösteriş ile yapılan Umreler ve daha nice fiillerimizin neticesinde müstahak olduğumuz zor zamanlara girdik.

Bagamoyo diyor dilimiz. Özlüyoruz bereketli zamanları. Fakirin doyurulduğu, çıplakların giydirildiği, yetimin sevindirildiği, zekâtın fazlası ile verildiği, sadakaların eksik olmadığı, atalara saygının yitirilmediği, kula kul olunmadığı günlere bagamoyo.

“Bir milet, kendini bozmadıkça, Allah onların durumunu değiştirmez “ (Ra’d, 13/11) buyurur Hz. Allah. Yani kaderin cüzi kısmında Allah sorumluluğu bize yüklüyor. İyi oldukça, iyiliği istedikçe, iyilikle çabaladıkça Allah daima iyilik verir. Ama insan bozulursa Allah’ın onlar hakkındaki hükmü de değişiyor. Her şeyin bozulmasına çare var. Ama insan bozuldu mu çare yok. İşte bu bağlamda bir fırsat olarak bize sunulan ve hızlıca aramızdan gitmek üzere olan Ramazan-ı Şerif’in kıymetini bilmek zorundayız.

Temmuz güneşi önünde eriyen kar misali günbegün rahmet günleri azalmaktadır. Kalbi virüslerimizden arınmaya, sağlam tevbelere, yeni Bismillahlara millet olarak ihtiyacımız var. Biz halimizi iyileştirirsek coronayı da, diğer tüm belaları da yenmiş olacağız inşallah. Virüs sebebiyle evine ekmek girmeyenlerin ekmeği olalım. İşinden ayrılmış olanlara cüzdanımızdan pay ayıralım. Bu günler elbette geçecektir. Ama önemli olan bu karanlık zamanda ışık olmak.

Unutmamak lazım gelir “Arefe günü Arafat’ta olmayanın geri kalan 364 günde orada olması Hacı olmasına kâfi gelmez.”

GÖÇEBE
Nevzat YILDIRIM