“Atını kaybettim, sanır , bindiği atı inat ve hırçınlıkla koşturmuştur. O sersem bağırır, arar, tarar, kapı kapı dolaşır, her tarafı arar, sorar: Atımı çalan nerede, kimdir ? Efendi şu uyluğunun altındaki mahluk ne? Evet, bu attır fakat bu at nerede? Ey at arayan yiğit binici , kendine gel!!..
Mevlana;Mesnevi,1115...
Sevgili okurlarım, görüntüler aleminde yüzüp dönen bizlere Mevlana’nın şu beyti çok güzel yol gösteriyor. Gündelik meşgalelerimiz o at sahibi gibi gözlerimizi kör etmiş. İnsiyaklarıyla hareket eden humonoit tiplere dönüşmüşüz. Kendi benin sesine yabancılaşmış ,bir türlü muhasebe yapamıyoruz. Dünyanın bütün renkleri içinde tek bir renge mahkum olmuşuz. Bu şekilde yaşamak ademoğluna büyük külfet.
Malla mutlu olan insanlar daha fazlasına mücbir olduklarından gözlerindeki kızıllık hiç eksilmiyor.
Bu hali düzeltmek tamamen elimizde. Karşısındakiyle mutlu olan algımızı kendimize çevirmeliyiz. Benimizle başbaşa kalıp kalbimizin sesine kulak vermeliyiz.
Gözlerimizi bir lahza olsun kapatmalı dünyanın bütün yüklerimden ruhumuzu kurtarmalıyız. Maddenin esaretinden inim inim inleyen fertleri gerçek kimliğiyle bu sayede kavuştururuz.
Bir Ben Vardır Bende
Severim ben Seni candan içeru
Yolum vardır bu erkandan içeru
Şeriat, tarikat yoldur varana
Hakikat meyvası andan içeru
Dinin terk edenin küfürdür işi
Ol ne küfürdür, imandan içeru
Beni bende demen, ben de değilim
Bir ben vardır bende, benden içeru
Beni benden alana ermez elim
Kim kadem basa Sultandan içeru
Süleyman kuş dilin bilir dediler
Süleyman var, Süleyman'dan içeru
Tecelliden nasip erdi kimine
Kiminin maksudu bundan içeru
Senin aşkın beni benden alıptır
Ne şirin dert bu, dermandan içeru
Miskin Yunus, gözü tuş oldu Sana
Kapıda bir kuldur, Sultandan içeru