Muhterem dostlar, bugünkü yazımızda inşallah maarif yani eğitim üzerine birkaç şey söylemeye çalışacağız.
Eğitim ifadesini duyunca birden nevrotik bir biçimde irkiliyoruz. Hatta ve hatta eğitim denince karşımıza şöyle sisli puslu kapkaranlık bir dehliz çıkıyor ve insan her nedense bu dehlizin sonundaki ışığı bir türlü göremiyor ya da görmek istemiyor.
Herkesin aklında şu tramvatik soru var. Bu ülkenin eğitimi nasıl kurtulur. Ve Sabri hocanın tabiriyle bumerang gibi eğitimimiz de devamlı devamlı eski noktaya geliyor.
Dünyalarca mütefekkirimiz , bilim insanımız var her nedense eğitim sorunu bir türlü çözülemiyor. Bu durum öyle bir acayip hal alıyor ki bir sürü üniversitesi , hatta her ilde bir üniversite, estitüsü , eğitim üzerine çalışan bir sürü derneği, locası, vakfı olan bir ülkede eğitim namına bir adım ileriye gitmemek ya da gidememek insanın çok garibine gidiyor. Bunu tuhaf karşılıyor ve içime sindiremiyorum.
Devasa boyutta bu kadar kurumu kuruluşu olan bir toplumda her şeyin kaba saba olarak görülüp değerlendirilmesi, estetik duygusunun hiç gelişmemiş olması, her şeye sadece bir pencereden bakılması, kelimelerin yerini ünlemlerin alması, at gözlüklerinin farkına varılamaması insanı beynelmilel bir kaosun içine sürüklüyor.
Sevgili dostlar, bu yazımızdaki amacımız aslında bir kaos haritası çizmek değil ya da malumun ilanı yoluna gidip bu sorunu kapitalist ,materyalist, makyavelist, malthusçuluk gibi kısa yoldan günahı hep avrupa fikriyatına yükleme basitliğine de kaçmayacağız.
Dünya iki üç aydır korona pandemisi ile uğraşırken aslında insanlık, coğrafi keşiflerden sonra eğitilememe pandemisi ile yüz yüze gelmiş ve hala bu sıkıntıyı histerik bağlamda yaşıyor. Her şey olabildik bu çağdaş toplumda ama bir türlü insan olamadık. Belki coronanın bir tedavisi bulunabilir. Fakat bu eğitim pandemisinin global anlamda çözümü nasıl olur, bir yürekli çıkıp gökyüzüne bir la çizer mi?
Eğitimin yerli yerine oturabilmesi için en başta insani özelliklerin bir bir ortaya çıkarılıp toplumun önüne konulması gerekiyor. Üniversite yıllarında psikoloji tanımı üzerine iki kelime aklımda kalmıştı. Psikolojik yönden gelişebilmek için bireyin en başta kendisini tanıması ve tanıtabilmesi gerekiyor . Aslında eğitimdeki temel nokta bu. Bireyin kendisini tanımasını sağlayabilmemiz lazım. Fertler kendilerini tanıdıktan sonra sosyal bir varlık olması hasebiyle kendisini tanıyan bir insan çevresine huzurla bakar ve bu bağlamda çevresini güzel bir şekilde dizayn etmeye çalışır.
Kendini tanıma çabasına okullardan başlamalıyız. Çok güçlü bir rehberlik ağı ile okullarımızı donatmalıyız. Teorik bilgiyi olabildiğince aşağıya çekmeli stabil olan her seyden talebeyi uzaklaştırmalıyız. Çocuklarımızı bu minvalde istidatlarına uygun bir şekilde yetiştirmeliyiz. Liseyi bitiren bir talebe hiç kimseye muhtaç olmadan ayakları üzerinde durabilmeli. Bütün okullarımızı bir nevi meslek okullarına çevirmeliyiz. Pratikte karşılığı olmayan hiçbir şeyi mekteplerimize almamalıyız. Okullara ticari bir hüviyet kazandırmalıyız. Velhasılı kelam hayatı tamamen okula sığdırmalıyız.
Asuman her öğrencinin hayaliyle süslenmeli. Unutmayalım bu sema herkese yeter...
Selam ve dua ile....